Yaşadığımız dünyanın hemen hemen her yerini biliyoruz. Neredeyse ayak basmadığımız noktası kalmadı denecek kadar az. Peki ben size dünyada hiç bilmediğiniz yerler olduğunu söylesem ya da dünya üzerinde hiç bilmediğimiz türlerin yaşadığını…Çok şaşırırsınız…. İşte bugün sizlere anlatacağım konu bu. Türkçe adı ile Oyuk Dünya Teorisi (Hollow Earth). Oyuk Dünya teorisinde kutuplarda devasa iki delik bulunmaktadır ve o deliklerden içeriye bir yol gitmektedir. 26 Ocak 1967 yılında ilk defa ESSA-3 uydusu tarafından çekilen fotoğrafta gözlemlenen oyuk 23 Kasım 1968 yılında ESSA-7 uydusu tarafından daha net gözlemlenmiştir. Oyuk Dünya konusu her ne kadar bazılarına göre teori bazılarına göre kurgu olarak nitelendirilen de 2011 yılında ve Ornito Vallenz ve Pauol Venetti tarafından hazırlanan 2 saatlik Lazerıa Maps Collection belgeselinde bunlar gündeme getirilmiştir.
Konuyla ilgili çok şaşırtıcı gerçekler vardır. Bunlardan bir tanesi kutup yörüngeli uçuş uyduların uçuş planlanan yer aldığı bir görselde dikkat çeken 115 derece ile 155 derece doğu boylamları arasında planlanmış olan uydu yörüngesi olmayışıdır. Bu bölge Rusya’ya denk gelmektedir. Yani daha açık anlatmak gerekirse bu durumu New York şehrinden Kanada’ya uçakla dümdüz giderseniz ve Rusya tarafına denk gelen bölgeye geldiğinizde Kuzey Kutbu’ndaki bu oyuğun çok net görüneceği iddia edilmektedir. Daha detaylı araştırmalar yaptıkca bu oyuk hakkında daha başka teorilerde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan en ilginç olanı oyuğun dünya gezegeninde bulunan bir iç boşluğa açılan kapı olmasıdır ve bu oyuk içine girildiğinde içerisinde yer alan boşlukta bir yaşamın söz konusu olduğudur.
Şuana kadar sizlere anlattıklarımız bilimsel kanıtlardı. Kuzey Kutbu’nda bulunan ve rivayetlere göre 161 kilometre genişliğindeki bu kanyonun içine dökülen nehirler ve eriyen kar suları Oyuk Dünyanın içine akmaktadır. Kendi ışık kaynağına sahip olan bu iç dünya bizim yaşadığımız yeryüzüne göre çok daha korunaklıdır. Atmosferi daha kontrollü ve güneşten ve uzaydaki diğer kaynaklardan gelen radyoaktiviteye karşı daha korunaklı olduğu varsayılıyor. Anlatılan ve dikkat çeken o kadar çok varsayım olmasına rağmen en çok konuşulan üç varsayımdan sizlere kısaca bahsetmek istiyoruz.
İlk sırada uydulardan alınan fotoğraflara göre ispatlamaya çalışılan ve gezegenimizde bulunan bir iç dünya kuralıdır. Fakat bulunan bulguları ve elde edilen fotoğraflara rağmen hiçbir resmi görevli veya kuruluş olumlu ya da olumsuz bir açıklamada bulunmamıştır.
İkinci sırada ise, Nazilerin Hitler uçan daire yapmak teknolojisine sahip olduğu ve bu teknolojik çalışmaların başka hiçbir devlet tarafından ele geçirilmemesi gerektiğinden ayın karanlık yüzünde bir üs kurdu ve bu oyuktan oraya ulaşabilen bir geçit bulunduğudur.
Son olarak ise dünya dışı varlıklarla yapılan telepatik iletişimlerden alınan bilgilerdir. Bu bilgiler dünyanın içerisinde yaşayan gelişmiş uygarlıklar olduğu ve yine orada bulunan bir uzak geçiş kapısı ile dünyaya çok kısa sürede geldikleridir. Bu konuda yazılmış bir çok kitap bulunmaktadır. Oyuk Dünya Teorisinde yer altında bulunan milyonlarca kişinin yaşadığı şehire verilen isim Agarta’dır. Agarta Budist kökenli bir kelimedir. Başkenti Şambala olan bu imparatorluğun yöneticisi doğuda dünyanın kralı olarak bilinir. Bir çok kaynakta dünyanın kralı diye adlandırılan Agarta’nın yöneticisinin Tibetli Dalai Lama olduğu söylenmektedir. Heykelleri ve mısır da ki tanrıların ve kralların dev heykelleri insan ırkına yardım amaçlı yeryüzüne yerleştirildiği iddia edilir. Mısır da bulunan dev Giza Piramiti’nin altında bulunan gizli odaların yer altına açıldığı ve firavunun bu odadan yer altına inerek üstün varlıklarla temasta olduğu iddia edilir. Hz.Nuh’un gerçekte Atlantisli olduğu, Atlantis sulara gömülmeden önce kurtarılmaya değer bir grup insanın felaketten kurtarılmıştı denmektedir. İnanışa göre Atlantislilerin çıkardığı nükleer savaş sonrası meydana gelen tufan felaketinden kurtulan bu grup Brezilya’nın yüksek platolarına gelmişler ve sonrada radyasyondan korunmak için yüzeyle bağlantılı tünelleri olan yer altı şehirlerine yerleşmişlerdir. Agarta medeniyeti Atlantis medeniyetinin bir devamı niteliğindeydi. Geçmişte ki korkunç nükleer savaştan ders aldıkları için devamlı barış içinde yaşamaktadırlar. Bu insanlar bilimde yeryüzü insanlarının binlerce ilerisindedir. Yer altındaki bilim adamları bizim bilim adamlarımızın bilmediği enerji türlerini bilmektedirler. Bu enerjiler hem uçan hem karada giden taşıtlarda kullanılmaktaydı. Birbirine tüneller ile bağlı olan Agarta İmparatorluğu bu tünellerde uzay aracına benzeyen uçan taşıtlarla yolculuk yapıyorlardı. Agarta halkı dünya kralının başkanlığında oluşmuş bir konsey tarafından yönetiliyor. Bu konsey Lemuria, Atlentis ve Hyperborealıların temsilcilerinden oluşuyordu. Agartalı üstün varlıklar tarihin birçok döneminde yeryüzüne çıkarak insan ırkına rehberlik etmiş ve yol göstermişlerdir. Bir çok kez savaşlardan ve felaketlerden korumuşlardır. Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya arasında yaşanan savaşta kullanılan ve Hiroşima’ya atılan ilk atom bombasının ardından ortaya çıkan uçan daireler görüldüğü iddia edilmektedir. Hint destanlarından biri olan Ramayana Rama’nın Agarta’dan bir uçakla geldiği anlatılır ve aynı şekilde İnka İmparatorluğu’nun kurucusu Manco Capac’sında uçan bir araçla geldiğinden bahsedilmiştir.
Amerika kıtasında ortaya çıkan Agarta’lıların en önemlileri de Mayalar Aztekler ve yerlilerin efsanevi önderi olan Churchward’dur. Başka bir ırktan olduğu söylenen Churchward’un Atlantis’ten gelen büyük beyaz adam diye anıldığı ayrıca da Meksika ve Guatema’daki yerliler tarafından büyük kurtarıcı adıyla tanındığı söylenmektedir. Aztekler ona sabah yıldızı ve bereket tanrısı derlerdi. Mısır inançlarındaki Osiris de yeraltı tanrısıdır ve Yunan Mitolojisinde adı geçen Tanrıların Atlantisli yöneticiler olduğu öne sürülmektedir. Peki hakkında bu kadar anlatılanlardan sonra bu Şambala nerededir? Nasıl gidilir gibi birçok soru aklınızda canlanıyor dur. İnanılmaz güzellikte olan ve zenginlikleri ile dolu Şambala’nanın karlı dağlardan oluşan bir çemberin içinde olduğuna inanılmaktadır.
Şu anda görmüş olduğunuz fotoğraf 11 Eylül 2015 de NASA fotoğraf uydusundan alınmıştır. fotoğrafta Kuzey Kutbunun aurası görülmektedir. fotoğraftaki ilginç olay ise bu fotoğraf çekildiği zaman diliminde Güneş yansımasının mümkün olmayacağı bir açı söz konusuymuş. o zaman bu fotoğrafta bize anlatılmak istenen dünyanın merkezinde ayrı bir ışık kaynağı olmasıdır.