Agarta İstanbul Agarta İstanbul Projesi

AGARTA cümlesinin anlam ifadesi ile son günlerde yaşanan ve Dünyayı sarsan pandemi olayları insanların yeni yaşam alanları aramasına sebep oldu. Yaşam döngüsü itibariyle aranan Dünya’da Uzay ve atmosferde, Mars’ta kozmik Dünya bulma araştırmalarının yoğunlaşmasıyla şu an için yaşam formlarına uygun olmadığı bilinmektedir.

Yer altı mimarisi yeni bir konu değil elbette. İnsan dışı canlılar için yaşam alanı olan yerin, toprağınaltı, çeşitli mimari formların gelişmesinden önce bazı insan topluluklarının, tünellerde ve mağaralarda sığındıkları bir alandı. Yerinaltı bugün baktığımızda ilkel ve korkutucu olarak düşünülse de bu topluluklar için koruyucu, yalıtıcı ve güvenli bir yaşam alanı sayılabilir. Bu nedenle eski çağlarda yer altındaki mekanlar sığınma, ibadethane, depolama gibi işlevler için çevresel faktörlerin ve iklim şartlarının da etkisiyle çoğunlukla zorunlu olarak kullanılıyordu. Buna ek pek çok işlevin bir araya geldiği şehirler de oluşmuştu. Nevşehir’deki yer altı şehirleri, Ürdün’deki Petra yer altı şehri gibi.

Günümüzde ise, yer altı mimarisi çoğunlukla kentin yer üstündeki yoğunluğundan dolayı alan kazanmak için kullanılıyor. Afet ve acil durumlar için sığınma ihtiyacı bunun hala bir parçasıyken ulaşım çözümleri, tünel ve geçitler başta olmak üzere çeşitli işlevler yer altının kullanımına gittikçe daha fazla ekleniyor. Zira yerin altının, üstüne göre avantajlı sayılabilecek doğal ses yalıtımı, güvenli ve korunaklı ortamı ısıdan, sıcak ve soğuktan daha az etkilenme durumu ve açık alanları bozmaması gibi özellikleri var. Bu nedenle gökdelen inşaasına benzer şekilde yerin altında da bir yapılaşma gelişiyor. Bu alandaki çalışmalarla öne çıkan ülkeler arasında Amerika yer altı evleriyle, Japonya yer altı alışveriş merkezleriyle, İsrail ise yer altı hastaneleriyle biliniyor.

Yer altı mimarisinin sınırlı kapasite sunar hale gelen kentler yanında geleceğin alternatif yaşam alanları için dikkate alınan bir potansiyel görülüyor elbette. Bunda kurak çöllerden kutupların soğuk bölgelerine kadar güneş, rüzgar, fırtına ve atmosferik sıcaklıklardaki aşırı değişimler için termal telafi sağlama özelliğinin etkisi vardır. Ayrıca altını tasarlayarak arazi üzerinde doğal açık alanları artırmak da hedeflerden biri olarak gösteriliyor. Ancak yer altında oluşturulan mekanlar, farklı bir dizi yapısal ve yapısal kurallar gerektiriyor. Avantajlı görünen koşullarla birlikte estetik kaygılarla da tercih edilebilen yer altı mimarisi, ekoloji ve çevresel hassasiyetler nedeniyle dikkatle ele alınması gereken bir yapı / inşaat alanı. Maliyet ve sürdürülebilirlik konuları da bu meselenin bir tarafında yer alıyor. Yer altı mimarisinde geri dönüşümlü malzemeler de kullanılmakla birlikte sudan korunmak için plastik ve beton sık karşılaşılan malzemeler arasında.

Yeraltı mimarisinin ilk akla gelen örnekleri başta ulaşım, metro ve yol ağları oluyor. Bu konuda da iddialı projeler var. Örneğin; Elon Musk geçtiğimiz yıllarda, şehirdeki trafik tıkanıklıklarını hafifletmek üzere saatte yaklaşık 200 km hızla giden yüksek hızlı patenlerde araba taşıyan bir yeraltı tünel ağına dair planlar açıklamıştı. Ulaşım elbette günümüzün yegane yer altı mimarisi fonksiyonu değil. Bu alanda farklı işlev ve yaşam alanı ihtiyacını isteğini karşılayan çok çeşitli projeler hem Türkiye’de, hem de dünyanın pek çok noktasında artıyor.

Agarta İstanbul Proje Uygulama Alanı Denizli Şehrinde olacak Ve İlk uygulama 3000 metrekarelik bir alanda olacak. Proje kapsamı ne olacak? Proje yaşam alanları ve Fanus Geçiş Sistemleri minyatür orman ve üretim alanları olacak. İnsanlar Dış Dünya’da ihtiyacı ne varsa AGARTA İstanbul’da bulacak. Estetik ve Dizayn idariyle Eşsiz bir proje olacak. Proje de enerji nasıl sağlanacak? Projede yıldırım sağma sistemi kullanılacak ve ışık her noktaya eşit verilecek nem ve rutubet havalandırma pompası ile sağlanacaktır.